Başkentte yaşıyorum.Arefe bugün ve semtim bir hayalet şehir görünümünde.18 daireli bir apartmanda yanan üç ışıktan biri benim evime ait.Sokağımdaki diğer apartmanlara bakıyorum,karanlık hakim.Şehir boşalmış.Geçmişi düşünmeden edemiyorum.Hep dedikleri o "eski bayramlar" geliyor aklıma.Bayramların tatil olarak algılanmadığı günler yani...Canım sıkkın:"güzelmiş"diyorum sessizce.
Yaşlanmak bu belki de.Benim yaşadığım bayramları,büyüklerin bayram öncesi telaşı sırasında başucuma asılı bayramlığıma bakarak duyduğum mutluluğu,bakır sinilerde pişirilip bayram öncesi şerbeti dökülen baklavadan bayram sabahını bekleyemeden bir iki parça yemenin o müthiş lezzetini ve kahvaltı sonrası heyecanla gidilen ve henüz adı lunapark olmamış "bayramyeri"nde geçirilen o harika zamanları,ninnibeşik,kayık salıncak ve dönme dolap sırası beklerken bayıla bayıla yaladığım macunun renklerinde kurduğum düşleri benim çocuklarım hiç bilemediler.Tıpkı o zamanlar benim bilgisayar oyunlarından,skypetan,whatshapdan,akıllı telefonlardan,tatil köylerinden,bayram turlarından habersiz olduğum gibi uzaklar saydıklarıma...
Yaşlanmak bu belki de.Bugünü anlamaya ve uyum sağlamaya çalışırken,geçmişe duyulan o onulmaz özlem.Ve belki de biraz pişmanlık.İçindeyken,yaşıyorken fark edemediklerimizin,hep böyle sürüp gidecek sandıklarımızın ellerimizden kayıp yok oluverişine çaresiz bakış...Üstelik bu yalnızca mekanlar,kavramlar için değil;yaşamımızda bir biçimde yer bulan herşey ve herkes için geçerli.
Gözlerinizi açın,kalbinizi açın,duyun fısıltıları,avucunuzdaki elin sıcaklığını sonsuza kadar bulamayabileceğinizi bilin.Bugünün tekrarı yok.Çocuklarımız yıllar sonra özlemle bugünleri anarken,"nerde o eski bayramlar"diyecekler.Bayramınız kutlu olsun efendim.Sevgiyle kalın.
0 yorum:
Yorum Gönder