Yaşamımın son üç yılındaki yoğun iş tempom,keyif aldığım pek çok şeyden uzaklaştırdı beni.Film izlemek de bunlardan biri.Bir zamanlar günde iki-üç film izlediğim olurdu oysa.Ne güzelmiş o günler diyorum şimdi burdan bakarken o uzak geçmişe...
Bazen hayal kurarım arzu ettiğim yaşama dair.Bir günümü nasıl yaşadığım mesela.Zorunlu olan hiç birşey yok bu yaşamda.Kitap okuyorum,yazı yazıyorum,müzik dinleyip,film izliyorum.Sonra zeytinliklerin arasında bir patikada bisiklete biniyorum saatlerce,belki yürüyorum...Böyle işte...Gerçekleşmesi imkansız olduğundan mı böylesi çok istemem bilmiyorum ki.
Dağıttım gitti söyleyeceklerimi.Sinema demiştim başlarken,son izlediğim filmden söz edecektim.Sonraya mı bıraksam bilemedim biran.
Uzun bir aradan sonra sinemaya gittim.Altın Palmiye'ye layık görülen bu ikinci Türk filmini görmemek olmazdı..Kış Uykusu'nu izledim.Uzun bir film.Bunu bilerek gittim zaten ama ben geçen süreyi çıkışta saatime baktığımda farkettim.Bana uzun gelmedi çünkü öylesine kapıldım gittim ki perdedeki dünyaya..
Filmler müzikleriyle etkiler en başta beni.Ve Kış Uykusu'nun (soundtrack olarak dilimize yerleşse de kullanmayı hiç sevmediğim)müzik seçkisi beni benden alıp götürdü.Eve geldiğimde ve hatta sonraki birkaç gün mırıldanıp durdum.
Konu hiç zorlamadan içine çekiyor sizi.Öyle hepimizden ki hikaye.Başarılı olduğu iddia edilemeyen bir emekli aktör,başarısız bir evliliğin ardından kardeşiyle birlikte babadan kalma gayrimenkullerin bulunduğu taşrada işletilen bir otele yerleşen kız kardeş,genç,güzel ve uzak bir eş..Birlikte yaşayan ama asla birlik olamayan insanlar.Kışın bastırmasıyla birlikte,kısılıp kalınan dar çevrede yaşanan hesaplaşmalar...Kendiyle ve beraberindekilerle.Hep düşünüp,tasarlanan ama bir türlü yazılamayan tiyatro tarihi gibi,istenen ve yaşanamayan hayatlar..Kopuşların,başaramayışların karşı tarafa fatura edilme alışkanlığı vs.
Not:gittiğim sinemadaki beş salon içinde yalnızca Kış Uyku'sunun izleyici sayısı 8'di.Üzülmedim dersem yalan olur.
Kat edilen mesafe, katledilen süre.
YanıtlaSil